Yüzyıllar önce suyun biriktirilip depolanması için inşa edilmiş olan Yerebatan Sarnıcı aynı zamanda tarihin farklı katmanlarından günümüze ulaşan evrensel kültürel bilincin ve kolektif toplumsal hafızanın kesiştiği bir mekân. Kapsamlı ve özenli restorasyon çalışmalarının ardından çağdaş müzecilik anlayışıyla hazırlanan ilk sergisi “Daha Derine” ile kapılarını ziyaretçilerine açtı.
İzleyicileri zamanın sınırsız katmanları arasında gizemli bir yolculuğa davet eden “Daha Derine” sergisi; Ali Abayoğlu, Aslı İrhan, Berkay Buğdan, Güneş Terkol, Jennifer Steinkamp, Malik Bulut, Muzaffer Tuncer, Ozan Ünal ve Yasemin Aslan Bakiri’nin yapıtlarını bir araya getiriyor.
Yerebatan Sarnıcı’nın tarihsel belleği geleceğin sanatına dair de bir evren oluşturuyor. Tıpkı “Su” gibi sanat da yaşamın kaynağı, canlılığın ve varoluşun temeli, iyileşmenin ve arınmanın aracı olarak bu sergiye ilham veriyor. Yerebatan Sarnıcı, içinde barındırdıkları ve gizledikleriyle, görünür ve görünmez titreşimleriyle, düşünce, hayal gücü, yaratıcılık formları ve bunun yansımalarıyla ziyaretçilerini “Daha Derine” davet ediyor.
‘’Daha Derine’’
Yaklaşık 1500 yıl önce inşa edilen Yerebatan Sarnıcı zaman ötesi bir mekândır. Zamanını aşan her mekân gibi Yerebatan da kendi zamanı dışına çıktığından beri bir muamma mekândır. Geç antikçağ dünyasında teknik bir ihtiyaç için inşa edilmiş bu yapı, aradan geçen yüzyıllardan sonra salt bir Bizans su sarnıcı olmanın çok ötesine geçmiştir. Şüphesiz geçmiş zamanların bir mekânı ile karşılaşmak bugünün insanını tarihle yüzleştirir. Fakat zamanın ötesine çıkmış, işlevi basitçe kavranamayan tarihi mekânlar insanoğlunun geçmiş algısı üzerinde ruhsal bir tetikleme yapar. Zamana geri dönme ihtimali, hayal gücü ve ruhsallığın kapılarını açar. Yerebatan, yaşadığımız düzlemde değil onun altında, yerin altındadır. İdrakimizi zorlayan bu yapının başına mutlaka bir şey gelmiş olmalıdır. Yapıldığından binyıl sonra onu görenler yere batmış bir saray olduğundan şüphe etmektedir. Ortak insanlık ruhsallığımıza göre; böyle muazzam bir şaheser, bir saray muhtemelen lanetlenerek yerin yedi kat altına gönderilmiş olmalıydı.
Yerebatan yeraltına kapı açar, sadece zamansal olarak değil düzlemsel olarak da bizi başka boyuta savurur. Yeraltının bilinmezliklerini, karanlıkta kalanlarını, sırlarını saklar. Yeraltı, insanlığın ortak ruhsallığında ana rahmi olarak yaşam öncesinin, ölüm sonrasının ve bilinmezliklerle dolu tekinsizliğin alanıdır. İnsanlığın ortak duygusal hafızasının derinlerini temsil eder. Yeraltının derinlerinde bize ait olan sırlar saklanmıştır, görülmek istenmeyen varlıklar, duyulmak istenmeyen sözcükler oraya gönderilmiştir. Yerebatan yer üstüne aittir. O ölmemiş, bir ömrün sınırını çoktan aşıp 1500 yaşına dayanmıştır. Yerin altına inip oradan ölümsüzlüğü almış bir kahraman, ömrünü kendi zamanının ötesine taşımış bir efsanedir. Onunla buluşmak için geldiniz, yeraltına inmeye hazır mısınız? Aşağıda kişisel ve toplumsal ruhsallığımız içinde, Yerebatan’ın kalbinde Medusa sizi bekliyor. Biraz derinlere inelim, kendimizin ve insanlığın “duygusal derinlerine”.
Mahir Polat / Küratör
Sanat Eserleri
- Ozan Ünal | Kabuk, demir ve beton, 2021
- Ozan Ünal | Zambaklı Lavi, demir, 2021
- Ali Abayoğlu | Denizanası, kalıp içi çökertme ve sıcak füzyon, 2022
- Malik Bulut | Bağlantı (Connection), Mermer Yontu (Marble), 2022
- Aslı İrhan | “Tıpkı Kirpi Gibi Geri Geri Gidiyor, İleri Bakıyorum”,
Fiberglass, 2020
- Aslı İrhan | Kaos Ortamında, karbonfiber, 2022
- Muzaffer Tuncer | İnziva, soğuk metal dövme
- Jennifer Steinkamp | Mars’a Uçuş 9, Video Yerleştirmesi, Ed.1/1 + AP
- Ali Abayoğlu | Cam yapraklar, sıcak füzyon, 2022
- Ozan Ünal | Anksiyöz Bilgeler, beton ve demir, 2019
- Ozan Ünal | Heba, demir ve beton, 2021
- Berkay Buğdan | “Yarını Hatırla, çelik, 2019
- Berkay Buğdan | Yeni Sokak, beton-demir ve çelik, 2018
- Güneş Terkol |Anbean, kumaş üzerine boya ve dikiş